Yıl 1981
Trabzondayız,o yılbaşı Milli Piyango Çekilişinde büyük ikramiyeyi bir sayı ile kaçıran ve teselli ikramiyesi olan biletini beni hiç bir şey teselli edemez diyerek ağzına atıp çğneyerek yutan kocam Mahmut abiniz kendini şişelere vurdu.
Yok ,anladığınız gibi değil,Nalan faktörü o tarz bir vurmaya engel olacağından teşebbüs etmedi.Zaten içi dolu şişelerle vedalaşalı yıllar geçmişti.
Neyse efendim ;
o günlerde Paşabahçeden alınan bu güzel şişe ve alet edavat ile bir takım tahta,kaplama talaş vs.tam üç ay KTÜ lojmanlarındaki salonumuzun yemek ünitesinin ana parçasını işgal etmiş oldu.
Üç ay süre ile tozunu dahi kendi alaraktan beni ve kızımı masaya yaklaştırmadı.
Yoğun mesaisinden artan zamanlarda ince ince uğraşarak bu gördüğünüz gemiyi şişenin ağzından içeri soktu.
O zamanlar bugün heryerde hatta pazarlarda bile rasladığımız çin mucizeleri(!)olmadığından el becerileri değerli ve de şaşırtıcıydı.O nedenle şişenin ağzından daha geniş olan gövdesi direğinin ucunda sallanarak yanan feneriyle görenlerin ilgi odağı oldu.
Taa ki birgün bitmez taşınmalarımızdan birinde bir kazaya uğrayıp direği kırıldı,lambasınıa akım sağlayan kıl inceliğindeki kablosu koptu.
Dolayısıyle unutuldu.
Geçengün aklıma geldi sizle paylaşayım dedim